Yıldızlar arasında hayat ararken
credit: Pixabay
Amerikan Kongresi’nin Ulusal Bilimler Akademisi’ne önemli bir sorusu var. Kongre, ‘evrende yalnız mıyız?’ ya da Dünya gibi gezegenler olup olmadığı sorusunun yanıtını bilmek istiyor. NASA bu soruya yanıt vermek için ülke genelinde uzmanlarla çalışıyor. Amerika’nın Sesi o uzmanlardan biriyle görüştü.
Hubble teleskopu uzaydan bize özel fotoğraflar gönderdi ancak bu görüntüler, evrende yer alan trilyonlarca galakside yaşam olup olmadığı konusunda yeterli bilgi vermedi.
Notre Dame Üniversitesi’nden Justin Crepp, “Yıldız sistemlerinin her birinin yüzde 10’u Dünya’ya benzer gezegenlere sahipse ve bunlarda hayat varsa, Samanyolu galaksimizde bunlardan milyarlarca var,” diyor.
Ulusal Bilimler Akademisi’nin güneş sistemi dışındaki gezegenleri inceleyen Justin Crepp, Amerika’nın gelecek 10 yıldaki uzay çalışmalarına durumda.
Uzay ve gezegenlerin arasında, yıldız galaksileri
Akademiye bağlı güneş sistemi dışındaki gezegenleri inceleyen komite, Eylül ayında bazı önerilerde bulundu. İlki, NASA’nın diğer yıldız sistemlerindeki dünya benzeri gezegenleri inceleyecek araçlar geliştirmesi. Ama bu hiç kolay değil. Crepp, “Eğer bir gezegeni görüntülemek istiyorsanız bazı zorluklarla karşılaşırsınız. Bir tanesi gökyüzünde görülmezler. Bunun için uygun bir teleskopunuz olmalı. Sorun, dünya atmosferinin görüntüleri bulanık hale getirmesi, bu da işimizi zorlaştırıyor,” diyor.
Komite NASA’nın dünya atmosferi üzerinde bilgi toplaması sorununun daha güçlü bir cihazla çözülebileceğine inanıyor. Bu da ikinci öneriyi gündeme getiriyor: Görüntüleri Hubble teleskopundan 10 kat daha keskin üretecek iki büyük teleskop inşa etmek. Bu laboratuvarda Crepp ve çalışma arkadaşları, yeni bir ekipman üzerinde çalışıyor.
Özel araçlar
İleri teknoloji özellikli bu araç bilim adamlarına önemli bir olanak sağlayacak. Geniş açılı bir kızılötesi teleskop, uzaya fırlatıldığında yalnızca yüzlerce ışık hızı uzaklığındaki gezegenleri aramayacak, onların neden yapıldığı ve yaşama elverişli olup olmadığı yönünde bilgi de toplayacak.
Crepp’e göre bu da yüzlerce yıllık soruyu yanıtlayabilir: “Yalnız mıyız? Bu soru yalnızca bilimi değil, teoloji, felsefe ve diğer alanları da etkiliyor. Bu bir merak. İnsan olmanın bir parçası. Bizim dünyamız özel mi? İstisna mı? Yaşam olan diğer gezegenler var mı? Onlarla iletişim kurabilir miyiz?” Komitenin önerileri Amerikan Kongresi tarafından değerlendirilecek ve yeni gezegenlerin araştırılmasına ödenek sağlanması için federal düzeyli planlarda yer alacak.
Peki ya uzaylı dediklerimiz ve yıldızlar?
2017’de ilk keşfedildiğinde asteroit veya kuyruklu yıldız olarak tanımlanan cisim, çarptığı güneş sistemiyle yer çekimsel bağlantısının olmadığı anlaşılınca gezegen sistemi dışından gelen ilk uzay nesnesi olarak sınıflandırılmıştı.
Astronom Avi Loeb Güneş Sistemi’nden uzaklaşan cisimle ilgili, “Oumuamua’ya dair daha fazla bilgiye ulaşmamız zor olacak çünkü cismin hızını yakalayacak teknolojiye sahip değiliz” dedi.
Bilim insanları tarafından Spaczer uzay kızılötesi teleskopunun IRAC kamerası, Oumuamua’nın olması gereken yere gönderildi.
Ancak 30 saatlik sürekli gözlem sonuç vermedi çünkü gizemli cisim bulunamadı. Söz konusu yerde toz ve gaz da tespit edilemezken, bunun Oumuamua’nın daha önce iddia edildiği gibi bir kuyruklu yıldız olmadığı hipotezini doğruladığı belirtiliyor. Bilim insanlarının gizemli uzay cismiyle ilgili kafası karıştı. Harvard Üniversitesi’nden iki araştırmacının söyledikleri ‘Oumuamua’nın uzaylı bir uzay aracı olma olasılığını arttırıyor. Bilim dünyasında bu cisim için “uzaylı bir medeniyet tarafından Dünya çevresinde bilinçli olarak gönderilen operasyonel araç olabilir” yorumu yapılıyor.
HarvardÜniversitesi Astronomi Kürsüsü Başkanı Shmuel Bialy ve Profesör Abraham Loeb, son 1 yıldır ‘Oumuamua’ adlı garip şekilli uzay cismi üzerinde araştırma yapıyordu. İkili, güneş sistemimizden geçen ‘Oumuamua’ isimli cismin uzaylılar tarafından Dünya’ya yollandığını iddia etti. Bu iddiayla birlikte dünyada uzay çalışmaları yapan herkesin ilgisi Oumuamua’ya yöneldi. Bilim insanlarının araştırmalarında, cismin ne olduğunun tanımlanamadığı vurgulandı.
Asteroidlerde rastlanmayan yörüngesi, şekli ve hızlanış biçimi sebebiyle başka bir medeniyet tarafından gönderilmiş bir uzay gemisi olabileceği söylendi.
Yeniden gelecek
Oumuamua’nın bizim güneş sistemimizin bir parçası olmadığı kesinleşti. Yörüngesi hiçbir şeye uymuyor. Başka bir sistemden buraya milyonlarca yıldır seyahat ediyor olabilir. Bunu başka bir uzaylı medeniyet yolladıysa, o medeniyet şu anda hayatta olmayabilir. Bazı bilim adamları, bu cismin sistemimizden geçip gittiğini söylüyor. Bilim insanları teleskoplardaki parlaklık değişikliklerini modelleyerek bir uzunluk ve genişlik hesaplıyor ancak kalınlığını bilmiyorlar.
Kalem gibi ince uzun şeklinin heyecan uyandırmasının nedeni bizim Güneş sistemimizde böyle bir asteroid olmaması.
Bazı bilim insanları ise, Oumuamua’nın tekrar görüleceğini iddia ediyor.