Mars ve yıldızlar
NASA'nın yeni uzay aracı Perseverance, 18 Şubat 2021'de Kızıl Gezegen'e ulaştı. Merakla takip edilen Mars gezgini buradaki toprak örneklerini toplamak ve Dünya'ya göndermekle görevli. Bilim insanları bu örneklerde Mars'ta geçmişte yaşamış olabilecek mikroskobik ölçekteki canlıların fosillerini arayacak.
Perseverance, NASA’nın Güneş Sistemi’ndeki başka bir gezegende yaşam aradığı ilk gerçek astrobiyoloji görevi oldu. Gökbilimciler, Mars’ta geçmişte sıvı halde su bulunduğunu düşündüğü için yaşam arayışında Kızıl Gezegen, en önemli hedeflerden biriydi. Ancak Dünya dışı yaşam arayışı onunla da sınırlı değil.
Mars’tan gelecek toprak örnekleri; gezegenin geçmişini ortaya çıkarırken, Güneş Sistemi’ndeki diğer cisimlere yönelik görevlere de ışık tutacak. 2017’de NASA, Satürn’ün uyduları Titan ve Enceladus’ta ve Jüpiter’in uydusu Europa’daki okyanusları, yaşamın bulunabileceği en olası yerler diye nitelemişti.
Uzay ajansı, bu uyduların yeraltı okyanuslarının yaşama ev sahipliği yapıp yapmadığını araştırmak istiyor. Bu nedenle Perseverance’ın ardından Titan ve Europa’yı keşfetmek için iki göreve başlayacak. Europa’yı araştıracak Europa Clipper isimli uzay aracı 2024’te, Titan yolcusu Dragonfly ise 2027’de fırlatılacak.
Hem Perseverance hem de Dragonfly görevinde yer alan Astrobiyolog Jorge Núñez, “Europa ve Dragonfly gibi dış gezegenlere yönelik görevler çok zaman alacak” diyerek, şunları söyledi:
“Ancak yaşam olanakları açısından bulunacak her şeye açık olmalıyız: Çevre nasıl evrilir, yaşam yaygın mı yoksa nadir mi? Ve dışarıda ne var?”
Mars ve yıldızlar>
Mars ve yıldızlar arasında birçok farklı gezegen olduğu biliniyor. Diğer yandan, bilimadamlarının en çok ilgisini çeken karanlık madde parçacıkları. Bu karanlık madde parçacıklarının belirli enerjilere sahip olması gerektiğini düşündüğümüz için, karanlık madde ile açıklanabileceğini söyleniyor. Bu da bizi yeniden mars keşfine yönlendiriyor.
Bu parçacığın ne olduğuna gelince, bu hâlâ büyük bir sır. Di Mauro ve İsveç’teki Stockholm Üniversitesi’nden meslektaşı Martin Wolfgang Winkler, ikinci bir ön baskı makalesinde, yakındaki cüce küresel galaksilerde gama ışını fazlası arayarak bu sırrı açığa çıkarmaya çalıştılar. Onu bulamadılar ama algılanan bu yokluk, karanlık madde parçacığının kütlesiyle ilgili sınırlamalar oluşturmalarına olanak sağladı. İkili, bu sınırlamaların GCE ile uyumlu olduğunun altını çiziyor.
Yani bu durum, GCE’ye karanlık maddenin sebep olduğu anlamına mı geliyor? Hayır ama buna karanlık maddenin sebep olmadığını da söyleyemeyeceğimiz anlamına geliyor. Temelde, her şey hiç olmadığı kadar şaşırtıcı ve onu çözmeye başlamak için fazlasıyla etkileyici bilimsel araştırmalara (ve büyük olasılıkla çok daha fazla gözlem yapmaya) ihtiyacımız olacak. Birçok fizikçinin beklenti içinde ellerini ovuşturması sebebiyle, güçte büyük bir dalgalanma hissedebiliriz.
Kaynak:Independent Türkçe